İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, bölgedeki tarımının yenilikçi ve rekabetçi yapıya kavuşması noktasında çalışmalarını sürdüklerini söyledi.
İpekyolu Kalkınma Ajansı online panelleri devam ediyor. Adıyaman Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Nevzat Birişik moderatörlüğünde online düzenlenen Değişen Dünyada Tarımsal Rekabet Paneline; İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Tarım Havzaları Daire Başkanı Uğur Erdem, Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri İlknur Menlik katıldı.
Panelin açılışında konuşan İpekyolu Kalkınma Ajansı genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, TRC1 Bölgesi’nde tarım en önemli gelişme ekseninden biri olduğunu belirterek, “ İpekyolu Kalkınma Ajansı olarak kurulduğumuz 2010 yılından beri mikro ve makro projelerimizle bölgemizdeki tarımının yenilikçi ve rekabetçi yapıya kavuşması için farklı destek enstrümanlarımızla yüzlerce projeyi hayata geçirdik. Bölgemizde makro yatırımlar arasında Gaziantep’te ticaret borsası bünyesinde lisanslı Antep Fıstığı deposu ve tarımsal atıkların kullanıldığı, enerjiye düştürüldüğü 15 milyon bütçeli biyogaz enerji santrali kurduk. Kilis’te organik zeytinyağı tesisi kurduk. TRC1 bölgesi olarak tarımsal ürerim faaliyetlerinin yoğun olarak gerçekleştirildiği Gap bölgesi içerisinde olduğumuzdan dolayı, bölgede var olan tarımsal potansiyelin harekete geçirilmesi ve bu kapsamda bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılması büyük önem arz ediyor. Bölgemizde öne çıkan tarımsal ürünlerin katma değerlerinin artırılması, yeni üretici birlikleri ve kooperatiflerin kurulması, markalaşmanın sağlanması, tarımsal işletmelerin kurulması ve mevcut işletmelerin kapasitelerinin geliştirilmesi, ihracatın artırılması ve tüm bu konularda gereken insan kaynağının geliştirilmesi için bölgemiz özelinde Tarımda Rekabetçilik Sonuç Odaklı Programını hazırladık. Bu kalkınma programımızın genel amacı bölgemizde faaliyet gösteren tarımsal işletmeler ile tarıma dayalı sanayide yer alan işletmelerin etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulması ve tarımda değer zincirinin güçlendirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu amaca özel olarak bölgemizde, tarımda bilgi birikimin artırılması amacıyla bölgeye özgü yenilikçi ürünler özelinde derinlemesine araştırmalar yapacağız. Ayrıca tarımsal üretimde örgütlenmenin teşvik edilmesi, tarımsal örgütlerin kurulması ve kurumsallaşması süreçlerini destekleyeceğiz. Bunun yanı sıra tarıma dayalı sanayide üretim verimliliği ve kalitenin artırılması konusunda çalışmalar yapacağız. Yine bu program özelinde tarımsal ürünlerde üretim sonrası süreçlerin geliştirilmesiyle katma değerin artırılmasına yönelik faaliyetler gerçekleştireceğiz. İnşallah sizlerin de desteğiyle ve paydaşlarımızın işbirlikleriyle bölgemiz tarımını yapacağımız çalışmalarla rekabetçi ve yenilikçi seviyeye getirmeyi amaçlıyoruz.” dedi.
Dünya ticaretinde pazarlardan pay almamız gerekiyor
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Tarım Havzaları Daire Başkanı Uğur Erdem ise pandemi sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığı olarak taşra ve merkezde yapılması gerekenlerin bir planlamasını yaptıklarını kaydederek şunları söyledi: “Bakanlık olarak pandeminin olası olumsuz etkilerini en aza düşürecek tedbirlerin başında gelen temel tarım ürünlerinin stoklarının takibini yaptık. Dünyada belki yüzyılda bir yaşanan vakaya karşı normal olmayan tepkiler verildi. Tarım ticaretinin durmasına, herkesin kendini korumaya aldığı bir noktaya geldik. Bu süreçte gıdada yaşanacak yoğunluk noktasında perakende sektörünü bilgilendirdik. Tedarik, lojistik kısmında ve stok yönetimi konusunda hazırlıklı olmalarını gerektiğini söyledik. Pandeminin yaygınlaşmasıyla birlikte bakanlık olarak kriz yönetimini yapalım, arz güvencesini sağlayalım noktasında ivedi olarak tarımsal üretim takvimi uygun olan illerde üretimi artırmak için yazlık ekimler projesi uyguladık. 350 bin dekarlık alanda tarım takvimi uygun olan illerde tohumun yüzde 75’i hibe olmak şartıyla 6 bin 100 ton tohumu toprakla buluşturduk. Bunun yanında bakanlık olarak bu süreçte sadece üretimi, tüketimi arzı değil tarladan ambara ambarda da sofraya geçen süreçte, bütün süreçlerin bir plan dâhilinde yönetilmesi gerektiğini ortaya çıkardık. Yine bakanlığımız birçok izleme sitemleri üzerinde hem üretimi hem tüketimi takip ediyordu. Yaklaşık bir buçuk yıldır stratejik bazı ürünlerde 26 üründe ürün masaları adı altında üretimi, tüketimi, stoğu, dünya piyasalarını çok seri şekilde takip eden aynı zamanda sahada da üreticiyle STK’larla, paydaşlarımızla sürekli temas halinde olarak bu 26 ürünü takip ediyoruz. Takip etmemiz neticesinde oluşturduğumuz bazı bilgileri bakanlığımızın ve genel müdürlüğümüzün web sayfalarında ürün bültenleri adı altında yayınlıyoruz.”
Erdem, “Dünyada tarımsal üretim olarak on yedinci sırada olmamıza rağmen tarımsal hâsılada Fransa’yı yeniden geçerek birinci sıraya gelmemizle dünyada ilk onda olmamızın getirdiği bir avantaj var. On iki binden fazla endemik türün yetiştirildiği biyoçeşitlilik olan bir ülkedeki bu zenginliklerin ekonomik olarak da zenginliğe dönüştürülmesi, çevrilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu noktada lojistik olarak avantajlarımız var. Etrafımızda 2 trilyon dolarlık bir tarımsal pazar var. Biz bu pazardan yeteri kadar pay alamıyoruz. Üretmenin yetmediğini görüyoruz. Üretmekle birlikte bunun katma değerli üretime dönüştürülmesi gerektiğini, katma değerli üretimle birlikte dünya ticaretinde pazarlardan pay almamız gerektiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Türkiye, tarımsal potansiyeli açısından avantajlı bir konumdadır
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk da küresel düzeydeki Koronavirüs salgınının insanlarda tarımı, beslenmeyi, gıda güvencesini ve gıda güvenliğini kaygı olarak en ön sıraya koyduğunu vurgulayarak szölerini şöyle sürdürdü: “Koronavirüs süreci hem bugün ve hem de gelecekte belirsizliği ve istikrarsızlığı daha fazla ön plana çıkarmaktadır. Bu tür ortamlarda bugüne ve geleceğe dair karar alma inisiyatifi zor olmaktadır. Bu dönemde Türkiye de ekonomi-politik ve üretime dayalı karar süreçlerini daha etkin ve etkili kılacak bir risk yönetim sistemini farklı senaryolarla ortaya koyup, yönetmek durumundadır. Koronavirüsten ekonomik sektörler olarak en az etkilenecek olan sektörlerden birisi tarım sektörü olarak görülmektedir. Çünkü özellikle talep elastikiyetlerinin düşük olması yani mutlak mallar kategorisine girmesi nedeniyle, tarım sektörü diğer sektörler gibi üretim daralmasına, sektörel vazgeçmelere daha az maruz kalacaktır. Türkiye tarımsal potansiyeli açısından avantajlı bir konumdadır. Salgının Türkiye’ye geç gelmesi, süreç içinde alınan önlemler tarım ve gıda tedarikinde fazla bir sorun yaşanmamasına katkıda bulunmuştur. Sorun, daha çok gıda arz zincirinde, fiyat artışlarında ve iklimsel faktörlerde belirmektedir. Türkiye’nin süreçten en az kayıp ile çıkması hem çiftçimiz ve hem de uluslararası boyutta önem taşımaktadır.”
Koronavirüs salgını dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gıdaya ulaşmada online alışverişleri ön plana taşıdığına da dikkat çeken Gülçubuk, “Dijitalleşme fırsatlarından yararlanılarak gıda değer zincirinin etkinliğinin artırılması, değişen davranış kalıplarına uyumu kolaylaştıracaktır. Değişecek olan sadece üretim, ticaret, pazarlama değil tüketici davranışları da değişecektir.” dedi.
Havza bazlı üretim modeli daha da geliştirilmeli
Covid-19 sürecinde Dünya sağlık örgütünün Pandemi ilan etmesi ile birlikte tarım sektörünün ne kadar önemli bir sektör olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır diyen Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, “Tüm dünyada stratejik sektör olarak kabul edilen ve dünyanın en eski mesleği olan tarım sektörü bütün insanların ilgi odağı haline gelmiştir yaşanan bu süreçte tüm insanlığın tarımsal ürünlere ne kadar ihtiyacı olduğu bir keza daha hissedilmiştir. Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik daralmadan tarım ve gıda sektörü etkilenmemiştir insanlar sosyal ihtiyaçlarını ve diğer masrafları kısarak doğal olarak insani ihtiyaç olan tarım ve gıda ürünlerini daha fazla tüketmeye başlamışlardır. Yaşanılan bu Pandemi süreci tarım ürünleri üretimi ve ticaretini pozitif yönde etkilemiştir, tarımla ilgili olan ve olmayan herkes tarımsal üretime nasıl girebiliriz diye bir arayış içine girmiş durumdadırlar. Ayrıca bu süreçte ülkemizin sağlık sektörü başarılı bir sınav vermiş ülkemizdeki Bu başarı diğer sektörleri de önemli ölçüde pozitif olarak etkilemiş Türkiye&39;nin güvenilir bir ülke olduğu tarımsal üretimin de güvenli olarak yapıldığı izlenimini bir kez daha ortaya koymuştur.” şeklinde konuştu.
Tarımsal ihracatta ve pazarlarda olumlu bir değişim beklediğinin de altını çizen Kaçmaz, “Tarımsal dış ticaretde makro bir değişiklik olabilir. Mayıs 2020 ayındaki yaş meyve sebze ihracatında yüzde 9 artış görülmesi bu süreçte yaşanan zorluklara rağmen bu olumlu tabloyu ortaya koymaktadır. Sınırların kapalı, karantina uygulamaları olmasına rağmen ihracattaki bu artış sektördeki tüm paydaşlar tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığının daha önce başlatmış olduğu havza bazlı üretim modelinin daha da geliştirilerek ürün desenin belirlenmesi ve kalkınma planlarında öne çıkarılması gerekmektedir. Bu model uygulandığı zaman doğru su kullanımı, doğru çeşitler, verimlilik, arz talep dengesi ve kârlılık gibi unsurların yanı sıra kamu kaynaklarının doğru kullanımı sağlanmış, iş tüketimin ihtiyacını karşılanmasının yanı sıra yaş meyve sebze ihracatımızın da artmasına vesile olacaktır.” dedi.
Odağımıza insanı koymalıyız
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri İlknur Menlik Pandemi süreci ile tüketicilerde stoklama refleksinin oluştuğunu aktardı. Menlik, “Fakat gıda sektörü krizlere hazırlıklı bir sektör olması nedeniyle çok hızlı tepki verdi. Ayrıca, gıda güvenliği ve üretim tesislerinin hijyen koşulları çerçevesinde düzenlenmesi noktalarında da sektör çeviklik gösterdi. 2019 yılı ilk 4 ayında ülkemizde 5,85 milyar dolar gıda ihracatı gerçekleştirilmiştir. Turizmde bu yılın ilk 4 ayında yaşanan kayba rağmen bu rakam yüzde 16 artış göstererek 6,79 milyar dolar olmuştur.” diye konuştu.
Menlik, “Gıda arzı noktası, tarım ve buna bağlı olarak iklim değişikliği çok büyük öneme sahiptir. Bu durum Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili mercilere iletilmiştir. Bu noktada, İKA’nın Doğa Koruma Merkezi ile işbirliğinde hazırladığı TRC1 Bölgesi İklim Değişikliği Raporu önem arz etmektedir. Covid-19 sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığı kriz yönetiminde çok başarılı oldu ve gerekli tedbirleri hızlı bir şekilde aldı. Odağımıza insanı koymalıyız. Ülkemizde çok ciddi üreticilerimiz var. 1980’den sonra, insanlar tarımdan uzaklaştırıldı. Bunun sosyolojik olarak incelenmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.